BAŞARI KISKANÇLIĞI

Toplumumuzda başarıyı kıskanmak gibi bir haslet var ne yazık ki. Üstelik çağlar boyunca da süregelen bir tavır olmuş başarı kıskançlığı, insanlar  hatta toplumlar arasında. Birilerinin başarılı olması nedense hep başkalarını rahatsız etmiş hayatın içerisinde.

Ve ne yazıktır ki, bu konunun yaşadığımız yüzyılda hala geçerliliğini koruyor olması akıl almaz bir şey bana göre. Neden kıskanır ki insanlar topluma faydalı olmak için çalışıp didinen insanları? Onlardan bir adım öne çıktıkları  için mi, yoksa kendilerinin göremediği fark edemedikleri sorunları görüp buna dair çözüm arama çabaları mı görmek istemedikleri? Yada kendilerine yeteri kadar güvenleri mi yoktur, ego mu yapmaya çalışırlar akıllarınca büyüklenmek için? Yetersizlik duygusu mu yaşarlar kendi içlerinde bilemem ama başkalarının başarısı kabuslarıdır hep bu yaşamda bazı insanların.

Aslında toplumumuzdaki en küçük birim olan ailelere baktığımda görebiliyorum tüm bu soruların sebebini. Bizim toplumumuzda ne yazık ki çocuklar küçüklüklerinden itibaren böyle yetiştirilir çünkü. Üstelik eğitimlisi eğitimsizi aileler belki farkında olarak yahut olmayarak evlatlarının  en yakın oldukları en sevdikleri arkadaşları örnek göstererek büyütülür. Güya iyi niyetle  motivasyon amaçlı yapılan bu rekabet hırsı zaman içerisinde kıskançlık seviyesine kadar ulaşır, yetişkin birey oluncaya dek.

İşin kötü tarafı böylesi koşullarda yetişen birey önce kendisine sonra da karşısındaki insana karşı güvensizlik problemi yaşar. Hatta ileriki yaşamında arkadaşlık ilişkisi dahi kurmakta güçlük çeker. Bir başarı hikayesi gördüğünde muhakkak altında bir şeyler arar. O hadiseyi küçümseyici ifadeler kullanır. Baş edemedikleri başarı karşısında ise karalama, iftira gibi itibarsızlaştıcı sözlere ve hakaretlere kadar vardıran insanlar hiç de az değildir bu toplumda. Daha acısı erkekler tarafından başarıları küçümsenen kadınların sayısı da yadsınamaz bir gerçeğimiz istisnalara rağmen.

'Kendi iç barışını ,huzurunu sağlayamayan insanlar kötü düşünüp kötü görür'' der İbn-i Sina bu konuya dair. Çünkü sevmeyerek baktığı her şeyde güzellikleri görmesi zordur insanoğlunun. Sevgiyle baktığında ise en sıradan şeylerdeki gizlenmiş güzellikler bile görünür olur birdenbire. Başkasını kıskanarak, kötülüğünü isteyerek hiç bir yere varamaz, sadece kendini mutsuz hisseder kişi. Oysa kıskançlık, yerini tatlı bir hırsa bıraktığında daha anlamlı olur. Zira kıskançlığın doğurabildiği kötü sonuçlar zamanla hırsın kazandırdığı iyi amaçlara dönüşür. Eğer bir konuda başarı isteniyorsa örnek olmak, çok çalışmak doğru seçimdir. Ve en önemlisi de kollektif çalışmayı bilmek, cesaretle birlikte iş bitirici olmak en önemli unsurdur.

Keşke yaşadığımız dünyada kişiler yerine hizmetler yarışıyor olabilseydi. Yapılan yahut yapılmaya çalışılan toplum menfaatine uygun projelere çelme takmayla değil, daha güzelini var etmeye çalışmakla kıskançlıklar tatlı hırslarla yer değiştirebilseydi. Ve yine keşke çocuklarımızı bu şekilde bileyeceğimize, sen daha iyisini yaparsın senin kapasitene güveniyorum diyerek onları yüreklendirerek yetiştirebilseydik.

Kıskançlıklar sessiz düşmanlar yaratır bilemedik. Eğer bu toplumda genç, sağlıklı, ünlü, zengin, iyi görünüşlü ve biraz da akıllıysanız işiniz çok zordur. Bugünkü konumunuza tırnaklarınızla kazıya kazıya geldiyseniz yanmışsınız demektir. Çünkü başarı kıskançları yakanızı hiç bir dönemde bırakmayacaktır.

Her dönemde geçerliliğini koruyan çok sevdiğim bir fıkrayla bitiriyorum sözlerimi. Belki bir kez daha gülerken düşünürüz hep birlikte hem ne dersiniz ?

 Sevgilerimle..15 ARALIK 2020

Cehennemde yeni bir zebani işe başlamış. İlk gün kıdemli zebani tarafından gezdiriliyormuş. Her yerde dev, yüksek kaynar kazanlar içinde yanan insanlar ve her bir kazanın başında zebaniler varmış. Bizimki bakmış derin bir kazanın başında 5 zebani bekliyor.

– Bu ne demiş ?
– Bu Almanların kazanı, sürekli birlik olup yardımlaşıp üst üste çıkarak yukarıya tırmanıyorlar ve oradaki zebaniler de tırmananı tekrar aşağıya atıyor…
Biraz daha ilerlemişler dev bir kazan daha. Başında 3 zebani bekliyormuş. Bizimki yine dayanamamış;
– Peki burada niye 3 zebani bekliyor?
– Bu da Amerikalıların kazanı, bunlar da arada yardımlaşıp çıkmaya çalışıyorlar ve görevli 3 zebani  yukarıya çıkanı tekrar aşağıya atıyor.
Bizimki bakmış bir sürü dev kazan ve her kazanın başında çeşitli sayıda görevli zebani varken ileride bir kazan var ki başında hiç zebani falan yok. Hemen atılmış;
– Yahu bu kazanda niye görevli zebani yok, boş mu?
Kıdemli artık bıkkın bir şekilde cevaplamış;
– O Türklerin kazanı. Görevli zebaniye gerek duymuyoruz. Zaten içlerinden birisi çıkmak için çaba sarf ettiğinde diğerleri birlik olarak hemen onu aşağıya çekiyor. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar