ÇOCUKLAR AİLELERİN AYNASIDIR  

 Her yeni doğan sevilir, koklanır, tertemizdir. Çünkü size zarar veremez. O minik bedenler her gün gözünüzün önünde büyüyüp serpildikçe şaşkınlığınız ve doğaya olan hayranlığınız bir kez daha artar. O masumları büyüdükçe kirleten önce ailesi ve sonrasında da çevresidir ne yazık ki zaman içerisinde.


Ancak tüm masumiyetiyle dünyaya gelen çocukların zaman içerisinde fıtratlarıyla oynanır da oynanır. Yalancılığı, dolandırıcılığı, kendinin olmayan herhangi bir şeyi sahiplenmeyi, iftirayı, küfür etmeyi, hakaret etmeyi öğrenir yaşamında.

En başta belki de ailesinden, anasından babasından yahut aile büyüklerinden hem de. Yaşam hiç de kolay değil, elbette onlar da ağır sınavlar verecek bu yaşamda, kolay sınavlar verecekleri gibi. Ancak zorlu yollardır zorluklardır insanın tekamülünü sağlayan.

Yani bir tetris düşünün, en basit oyundan başlayıp zorlaşan. Eskiden çok severek oynadığımız oyuncaklardandı hatırlarsanız, büyük küçük elimizden düşmezdi. Her atlayıp başardığınız oyunun sonunda yeni açılan oyun daha ağırıydı ya hani.

İşte hayatta tam da böyle bir şey. Yaşam bir taktik ve strateji aslında. Belki de çocuklarımıza satranç öğretmek çocukken bu anlamda çok önemli. Karşısındaki oyuncunun nasıl bir hamle yapıp hangi taşı oynayacağının hesabı da var içerisinde, ayakta kalmak da, yahut o oyunu alıp başarılı olmak da, hatta yenilmek de. Oyuncu hangi yolu seçiyor, neyi hayal ediyorsa onu yaşar sonucunda da..

Bırakın çocuklarınızın sizin evinizdeki kardeş kavgaları da olsun. Kendi canıyla kanıyla mücadele ederken dışarıdaki insanlara karşı gardını almak adına. Sizin denetiminizde, hatta sizin müdahaleniz olmadan, görmezden geldiğiniz.

Kardeşler et ve tırnaktır, birine bir şey olsa diğerinin canı yanar, bırakın sizin evinizde aynı çatının altında kendini korumasını da öğrensin. Çünkü hayat gittikçe zorlaşıyor her anlamda, mücadeleci bireyler yetiştirmek zorundayız ama bununla birlikte merhametli, vicdanlı, hoşgörülü olmalarını da sağlayarak evlatlarımızın.

Zaman çok hızlandı, haftalar günler gibi, aylar haftalar gibi, yıllar aylar gibi geçip gidiyor yaşamımızda. Hiçbir yaşanan da ne yazık ki geriye alınamıyor bu dünyada, yazdığınız bir söz, ettiğiniz bir laf, gördüğünüz bir kare..

Önce anne baba olmadan evvel ben anne yahut baba olabilir miyim diye sormalı insan kendine. Çünkü önce siz kendinizi tartmazsanız, idealist ve farkındalığı olan bir ebeveyn değilseniz, inanın sizden yahut eşinizden de birer tane daha gelecek bu dünyaya.

Netice de sizler çocuklarınıza rol modelsiniz. İnsan yetiştirmek dünyanın en zor işi bence. Sağduyulu, onu bunu ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, adil, yüce gönüllü.. Hepimizin özü bir şu yaşamda, hepimiz aynı kaynaktan geldik ve yine o kaynağa geri döneceğiz. Önemli olan insanların zor yaşamlarında onların işlerini kolaylaştırmak.

Yardım ettiğiniz insanlardan öte aslında siz biz kendimize yardım ederiz hayatın içerisinde. Yetişirken çok tenkit edilen çocuk tenkit etmeyi, takdir edilen çocuk da takdir etmeyi öğrenir. Ancak bu iki eylem arasında ipince bir çizgi vardır, sınır.. Sınırı iyi belirlemezseniz çocuğunuzu ya megaloman yahut psikopat olarak yetiştirirsiniz farkında olmadan. Her şeyi dozajında vermek lazım yani, ne fazla ne eksik olacak şekilde.

Ama en önce Sevgisini vermeli en samimisinden ebeveynler evlatlarına. Sevgiyle büyüyen çocuk, kıramaz, üzemez, en başta kendini sevmeyi öğrenir çünkü. Yeni nesil babalara bakıyorum aslında sanıyorum onların da farkındalığı arttı bu manada. Çocuklarına büyürken onlar da katkı sağlıyorlar her manada. Ve bu hadise benim çok hoşuma gidiyor, anneler de daha rahat nefes alabiliyor evlatlarını büyütürken.

İşte takım çalışması da tam da bu işte bence. Evlenirken çünkü kendinize rakip değil, takım arkadaşı yani eş seçiyorsunuz. Dolayısıyla yaşamın her deminde birbirine destek olan yardımlaşan her kararı birlikte alan insanlar olabilmeli ki ebeveynler, evlatları sağlıklı bir ortamda yetişebilsinler..
 Sevgiyle..(17 KASIM 2017) 


Yorumlar

Popüler Yayınlar