TOPLUMUMUZDA YAŞANAN SOĞUK SAVAŞ

 Toplumumuzda bakıyorum da, kardeş olabilme yetisi evden uçup kendi yaşamını kurmaya başlayınca neredeyse bitiyor.


Herkes bir kendini düşünür havasında, güya yaşam mücadelesi veriyor. Hele çoluğu çocuğu olunca kardeşlerden her birinin, başlıyor analar babalar bunu zikretmese de at gibi yarıştırmaya çocuklarını. O çocuklar birbirinin kanı canı aslında, kuzenleri.

Sizler de o çocukların, dayısı, teyzesi, halası, amcasısınız. İyi gününde ve kötü gününde yanında olmayan akraba, bana göre kusura bakmasın akraba değildir. Ki benim gibi kanlarına canlarına inanılmaz bağlı, hep birlikte hareket etmekten keyif alan ben bunları söylüyorum.

Bazen kendime inanamıyorum, bunları ben mi düşünüyorum diye. Ama şaşarak izliyorum etrafımda tüm bu ilişkileri. Neyin kafasını yaşıyorsunuz Allah aşkına? Ben de teyzeyim, halayım, yengeyim ama en önce de anneyim. Benim çocuklarımdan hiç farklı değil yeğenlerim. Bırakın yeğenlerimi çocuklarımı bir kenara, her bir genci, çocuğu kendi yavrularım kadar önemsiyorum.

Yazdıklarım özellikle birilerine gönderme değil, sadece toplumumuzda gözlemlediklerim. Birlikten kuvvet doğar. Bakıyorum, sizin en özel, en güzel gününüzde herhangi biri değil, sizin en yakınlarınız arıza çıkartıyor. Aşın bunları, olgun olun biraz. Sizin yaptığınız her yanlış büyükler olarak, o çocukları yetiştirenler olarak çocuklarınızın beynine yanlış tohumlar ekmenize sebep oluyor, yanlış kodluyorsunuz dolayısıyla evlatlarınızı.

Sonra da senelerce birbirlerini görmeyen akrabalık ilişkileri bitme noktasına gelen bir toplum oluyoruz çıkıyoruz. Hele evin büyükleri bu dünyadan göçüp gittikten sonra, iyice darmadağın  oluyor kardeşler. Çünkü tüm bunların içerisine bir de mal mülk davaları giriyor, kanlı bıçaklı oluyor kardeşler.

Tüm bunların sebebi, sevgisizlik, iletişimsizlik. Evin en büyük çocuğu evin büyükleri göçtükten sonra o evin toparlayıcısıdır aslında. Beğenmediğiniz doğu illerinde, en büyük ağabeyler, ablalar batı illerinde görülmediği kadar saygı ve hürmet görür, aynı anaya babaya gösterilen saygı kadar kardeşleri tarafından.

Silkelenin ve biraz kendinize gelin. Bırakın küçük şeylere takılı kalmayı. Kanınız, canınız, kardeşleriniz, kazısanız çıkmaz. Aynı genleri taşıyorsunuz. Hepimizin hataları var, insanız ama yüzlerimize bakacak mesafeler bırakmalıyız aramızda.

Kardeşlerimin canı yansa benim canım da en az onlar kadar yanar, onlar mutlu olduğunda ise dünyalar benim olur. Hiç mi hatalar yapmadık yapmıyoruz birbirimize yaşamda, çook.. Ama hoşgörü nerede kaldı, nerede birbirimize göstermemiz gereken sevgimiz?

Herkes amca olur, dayı olur, hala olur. Ne emek verdin yeğenine, bayramdan bayrama harçlık vermekle olmaz bu işler. Kaç kere aradın yeğenini özleyerek, sesini duymak istedim diyerek, yada kardeşini. Hiç mi güzel günleriniz geçmedi, hiç mi özlemediniz birbirinizi? Sana ihtiyacım var diye kaç kere aradınız?

Bu acizlik değildir, bu seni özledim diyebilmektir. Haa bu arada, çocuk yetiştiren büyüklere tavsiyem, çocuklarınızın hatalarında çocuklarınıza küsmeyin, onlara küslüğü öğretirsiniz böyle yaparak. İşte sonrasında da bu dünyadan göçüp gittiğinizde arkanızda en ufak sorunda birbirine tavır alan evlatlar bırakırsınız.

Neden birden çok çocuk yapıyoruz, birbirlerine her anlamda destek olsun, yalnız kalmasınlar bu dünyada diye değil mi? Bu yazdıklarımı destekleyen, Peygamberimiz zamanında yaşanmış bir menkıbeyle bitirmek istiyorum yazımı, umarım başımızı avuçlarımızın arasına alıp bir kez daha düşünmemize vesile olur tüm bu yazdıklarım. Sevgi kaplasın yüreklerimizi, hep güzel bakalım birlikte şu kısacık yaşama..

Sevgilerimle.

"Bir gün, iki Peygamber torunu, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin arasında bir meselede anlaşmazlık çıkmıştı. İkisi de birbirlerine gücendiler. Fakat, çok geçmeden ikisi de bir hiddet anında birbirlerine söyledikleri sözlerden pişman oldular.

  • O sıralar biri gelip Hz. Hüseyin'e; "Sen Hasan'ın küçüğüsün. Gidip özür dilemek sana yakışır." dedi.

    Hz. Hüseyin şöyle cevap verdi: "Ben Resûlullah'tan bir hadis duymuştum. Barışmayı ben talep edersem, dedemin emrine karşı gelmiş olmaktan korkarım."

    Hz. Hüseyin, duyduğu hadisi şöyle açıkladı: "İki kimse arasında uyuşmazlık çıkar da hangi taraf başını eğip öteki tarafla anlaşmaya talip olursa, cennete ondan önce girer."

    Bu hadisi zikrettikten sonra, Hz. Hüseyin, "Barışmaya ben talip olursam, ağabeyim Hasan'ı sevap işlemekte geçmiş olmaktan çekinirim." dedi. "O yüzden, bekliyorum ki, o bana gelsin. Hz. Hasan, bunu duyunca Hz. Hüseyin'in yanına koştu ve derhal kucaklaşıp barıştılar."

  • SEVGİLERİMLE (EKİM 2015)


Yorumlar

Popüler Yayınlar